Her dönemde hızlıca kilo verdirmeyi vaat eden, değişik isimler altında protein gibi tek besin tüketmeye dayalı ve çok düşük kalorili diyet listeleri elden ele dolaşır. Doğruyu söylemek gerek görülürse, hızlıca vücut ağırlığını azalttıkları da doğrudur. Ancak vücuttan atılanın yağ mı, su mu, kas mı olduğu bu noktada önemlidir. Tartıda göreceğiniz eksilen kilonuz şayet bedenin tutmuş olduğu su ise birlikteinde bedeninuz için gerekli mineralleri de kaybetmişsinizdir. Ya da metabolizmanızın daha süratli çalışmasını destekleyen kas dokunuzdan eksilmiştir.
Diyelim ki karbonhidratları veya yağları beslenmenizden çıkardınız ya da tek besine dayalı düşük kalorili beslenmeyi seçtiniz. Üstelik kilo da verdiniz. Vücudunuz şimdi hangi risklerle karşı kaşıya biliyor musunuz? Yüksek ürik asit sorunları, t3-t4 dönüşümüne bağlı tiroid sorunları, kalpte aritmi, mutsuzluk, depresyon eğilimleri, bitkinlik, karbonhidratlara adeta aş erercesine düşkünlük, vücutta sarkma, yüzde çökme, saç dökülmesi, bedenin alınan düşük kaloriler ile kıtlık sendromuna girmesi ile metabolizmanın daha yavaş çalışması, vitamin eksikleri… Kısa süre içinde de verdiğiniz kiloları fazlası ile geri almanın getirdiği kırılmışlık ve başarısızlık duygusu da cabası.
“Diyet, parmak izi gibi özgün olması gereklidir”
Lütfen, moda diyetleri uygulamayı bırakın! Kişilerin yaşamlarına uymayan diyetleri sürdürmeleri aşağı yukarı imkânsızdır. Diyetiniz aynen parmak iziniz gibi size özgü olursa probleminuzu çözersiniz. Programınız, yaşam tarzınıza makul olarak düzenlenmelidir. Çalışma koşullarınız, yemek saatleriniz, listedeki yiyeceklerin basit hazırlanabilir ve ulaşılır olmasının yanı sıra damak zevkinize hatta bütçenize makul olması da önem taşır. Beslenme uygulamanızın sağlıklı olması için dengeli olması ve her besin grubunu içermesi ve sizin için yeterli olan kaloriyi sağlaması gerekir. Ayrıca, çeşitlilik içermeli, sizi bıktırmamalıdır.
Karbonhidratsız diyet olmaz. Yoğun protein ağırlıklı diyetlerde, karbonhidrat içeriği yok denecek kadar düşüktür ve hızlıca kilo kaybını sağlar. Bu özelliğiyle kilo verme uygulamalarında belli bir mantık kapsamında kısa süreli periyotlar durumunda ve bilinçli olarak uygulandığında etkin olur. Sorun, bunun süreli bir diyet olarak benimsenmesi ve sürdürülmesidir. Oysa ki kilo verme uygulamalarında uzun dönemli başarı hedeflemeli, bedenin çeşitli besin gruplarından beslenmesine dikkat edilmeli, vücut hiçbir zaman yoksunluk yaşamamalı, yasaklar listesi yerine esnek kısıtlılık tercih edilmelidir.
Protein diyeti, kolon kanserine varan riskler taşıyor. Eğer bir beslenme programı belli besin gruplarına ağırlık veriyor, belli yiyecekler hiç yer almıyorsa doğru olmaz. Vücut, enerji ihtiyacının aşağı yukarı yarısını karbonhidratlardan, geri kalanının aşağı yukarı %30’unu yağlardan, %20’sini ise proteinlerden alırsa optimum dengede olur. Protein diyetinde bu denge protein lehine değiştiğinden metabolizma sağlıklı çalışamaz. Proteinler et ağırlıklı olarak karşılandığında ise kanda toksik maddeler artıyor bunlardan kurtulmak için karaciğer ve böbrekler daha çok çalışıyor. Yine etler içinde bulunan yağlar kan dşayetlerini arttırıyor, damar sertliği, kalp damar hastalıklarına eğilim artıyor. Hele ailede kalp şikayetleri hikâye sü varsa sağlık ciddi olarak tehlikeye giriyor.
Sağlık risklerini biraz daha ayrıntılandırmak istersek şu tablo ile karşılaşırız: Proteinler yoğunlukla tüketildiklerinde kan dşayetlerinde kolestrol ve trigliserid artışına neden olur. Eksik lif tüketiminin yine kolesterol ve bilhassa de sindirim üzerinde olumsuz etkileri olur. Kabızlık sık sık karşılaşılan bir problemdur, kolon kanserine yakalanma riski artar. Kanda ürik asit yükselir, böbrek hastalıkları ve gut hastalığına yakalanma riski artar. Yine aşırı protein tüketimi bazı minerallerin emilimini etkiler, diyet bırakılıp normal beslenmeye geçildiğinde kilo artışı olur.
YAZININ DEVAMI ==> Makarna ve ekmek olmadan diyet olmaz!